Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 05.11.2015 tarihli 2015/11225 Esas ve 2015/9962 Karar sayılı ilamında özetle; önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere ait payı bir üçüncü kişiye satması halinde, satıcı bu süreçte ilgili yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralına aykırıdır. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 29.11.2012 gününde verilen dilekçeyle önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 29.05.2014 günlü hükmün YARGITAYca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K ARAR
Dava, önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil İSTEĞİNE İLİŞKİNDİR.
Davalı, davanın REDDİNİ SAVUNMUŞTUR.
Mahkemece, kötüye kullanıldığı anlaşılan önalım hakkının kanunen himaye edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine KARAR VERİLMİŞTİR.
Hükmü, davacı vekili TEMYİZ ETMİŞTİR.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2 nci maddesinde yer alan dürüst davranma kuralıyla bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı YARGITAY İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara ALINMASI GEREKİR. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz KONUSU DEĞİLDİR. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın REDDİ GEREKİR.
Somut olaya gelince; fiili taksimin mevcut olduğunun kabul edilebilmesi için satıştan önce davalıya pay satan paydaşla davacının zeminde ayrı ayrı yerleri kullandıklarının açıkça BELİRLENMESİ GEREKİR. Mahkemece fiili taksimin mevcut olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yukarıda belirtildiği şekilde fiili taksimin yapılıp yapılmadığı kesin olarak BELİRLENMİŞ DEĞİLDİR.
Bu durumda, mahkemece mahallinde yeniden keşif yapılarak ve fiili taksim konusunda mahalli bilirkişi ve tanıkların ayrıntılı beyanları alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın BOZULMASI GEREKMİŞTİR.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 05.11.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.
Bir önceki yazımız olan ÇEKE DAYALI KAMBİYO SENETLERİNE MAHSUS HACİZ YOLU İLE İCRA TAKİBİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.