Blog

yarrgtay.jpgYargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.05.2015 tarihli 2015/6-231 esas sayılı ve 2015/1467 sayılı kararına göre; ziynet eşyalarının mevcutsa aynen, mevcut değilse bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; kadın tarafından açılan ziynet alacağı davasında, ziynetlerin kocada kaldığının kanıtlanıp kanıtlanmadığı, varılacak sonuca göre davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır. Olayda, davacı kadın evi son terk ettiği tarih itibariyle dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatı elde edemediğini dinlettiği tanıkların beyanı ile ispat edememiştir. Bununla birlikte davacı, delil listesinde açıkça yemin deliline de dayanmış olduğundan davacıya, ziynet eşyalarının elinden alındığı, götürülmesine engel olunduğu, davalı tarafta kaldığı konusunda davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.

Taraflar arasındaki “ziynet alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Küçükçekmece 1. Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.12.2011 gün ve 2010/1831 E- 2011/1230 K. sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, YARGITAY 6. Hukuk Dairesinin 09.07.2012 gün ve 2012/5778 E-2012/10233 K. sayılı ilamıyla;

(…Dava ziynet eşyalarının mevcutsa aynen, mevcut değilse bedelinin tahsili İSTEMİNE İLİŞKİNDİR.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı vekilince TEMYİZ EDİLMİŞTİR.

Davacı vekili dava dilekçesinde belirtilen ziynet eşyalarının bir kısmının İstanbul’a giderken kayınpederinin evinde güvenlik nedeniyle bıraktığını, bir kısmının ise İstanbul’da evde kaldığını belirterek ziynet eşyalarının mevcutsa aynen değilse bedelinin yasal faiziyle birlikte TAHSİLİNİ İSTEMİŞTİR.

Davalı ise iddia edilen miktarda ziynet eşyası takılmadığını ve ziynet eşyalarını davacının giderken üzerinde götürdüğünü belirterek davanın REDDİNİ SAVUNMUŞTUR.

Türk Medeni Kanunu’nun 6 ncı maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını KANITLAMAKLA YÜKÜMLÜDÜR. Gerek doktrinde, gerek YARGITAY içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı KANITLAMASI GEREKİR. Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından GÖTÜRÜLDÜĞÜNÜ SAVUNMUŞTUR. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, MUHAFAZA EDİLMESİDİR. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen TÜRDEN EŞYALARDANDIR. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi DE MÜMKÜNDÜR. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun KABULÜ GEREKİR.

Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat YÜKÜ ALTINDADIR. Olayda, davacı kadın evi son terk ettiği tarih itibariyle dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatı elde edemediğini dinlettiği tanıkların beyanıyla İSPAT EDEMEMİŞTİR. Bununla birlikte davacı, delil listesinde açıkça yemin deliline de dayanmış olduğundan davacıya, ziynet eşyalarının elinden alındığı, götürülmesine engel olunduğu, davalı tarafta kaldığı konusunda davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden hükmün BOZULMASI GEREKMİŞTİR…)

gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki KARARDA DİRENİLMİŞTİR.

TEMYİZ EDEN : Davalı

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Dava; ziynet eşyalarının mevcutsa aynen, mevcut değilse bedelinin tahsili İSTEMİNE İLİŞKİNDİR.

Mahkemenin, davanın kabulüne dair verdiği karar davalının temyizi üzerine, Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; YEREL MAHKEMECE, “…kadın eşin şiddet görmek suretiyle müşterek konuttan ayrıldığı her iki taraf için kesin hüküm niteliğini kazanan mahkememizin 22.07.2010 tarih ve E:2009/1689, K:2010/959 sayılı kararıyla belirlenmiş olduğundan, kadın eşin ziynet eşyalarını yanına almadığı yönünden başkaca bir kanıt ileri sürmesi gerekmediği ve müşterek konuttan ayrılırken dava konusu ziynet eşyalarının yanında olmadığı kanısına varıldığı…” gerekçesiyle önceki KARARDA DİRENİLMİŞTİR.

Direnme kararını, davalı TEMYİZ ETMİŞTİR.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kadın tarafından açılan ziynet alacağı davasında, ziynetlerin kocada kaldığının kanıtlanıp kanıtlanmadığı, varılacak sonuca göre davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılmasının gerekip gerekmediği NOKTASINDA TOPLANMAKTADIR.

Yerel mahkemenin direnme kararının gerekçesinde belirttiği Küçükçekmece 1. Aile Mahkemesinin 22.07.2010 tarih ve 2009/1689 E-2010/0959 K. Sayılı boşanma dosyasında kesinleşen karar gerekçesinde davacı kadının eşinden şiddet gördüğüne ilişkin tespit yapılmış olmasına rağmen, kadının salt bu şiddet nedeniyle müşterek evden ayrıldığına dair bir tespitin yapılmadığı AÇIKÇA ANLAŞILMAKTADIR. Belirtilen dava dosyasında davacı kadının vekili tarafından dosyaya sunulan ve 22.07.2010 havale tarihini taşıyan ıslak imzalı dilekçesinde müvekkili kadının müşterek evden 24.11.2009 tarihinde AYRILDIĞINI BELİRTMİŞTİR. Dosya içerisinde davacı kadının şiddet gördüğüne ilişkin rapor tarihinin de 05.12.2009 OLDUĞU BELİRGİNDİR.

O halde, davacı kadının müşterek evden davalı eşin şiddeti nedeniyle ayrılmadığı, tersine şiddet gördüğü tarihten daha önceki bir tarihte evden AYRILDIĞI ANLAŞILMAKTADIR.

Dosyadaki delillerle iddiasını ispatlayamayan davacı, delil listesinde açıkça yemin deliline de dayanmış olduğundan YEREL MAHKEMECE, davacıya, ziynet eşyalarının elinden alındığı, götürülmesine engel olunduğu, davalı tarafta kaldığı konusunda davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi DOĞRU DEĞİLDİR.

Hal böyle olunca; YEREL MAHKEMECE, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmiş olması usul ve YASAYA AYKIRIDIR.

Bu nedenle direnme KARARI BOZULMALIDIR.

S O N U Ç : Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma ilamında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 29.05.2015 tarihinde OYÇOKLUĞUYLA KARAR VERİLDİ.

 

Bir önceki yazımız olan MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.