İflas erteleme davası söz konusu olduğunda; erteleme isteyen davacı şirketin mali durumu ve iyileştirme projelerinin uygulanabilir olup olmadığının mahkemece denetlenmesi gerekmektedir.İflas/iflas erteleme sürecinde kayyımın görevlerinden biride iyileştirme projesi ve işleyişi hakkında mahkemeye bilgi vermektir.Kayyım raporlarında şirketin denetlendiği her döneme ilişkin aktif ve pasif durumunun ayrıntılı olarak açıklanması ve şirketin mali durumunda düzelme olup olmadığı ile projenin uygulanma durumu hakkında bilgi verip, borca batıklık durumundan kurtulma konusundaki gelişmelerin ayrıntılı olarak açıklanması gerekir.Mahkemece, kayyım raporlarının ayrıntılı ve denetime elverişli olarak açıklanması gerekir.Mahkemece, kayyım raporlarının usule uygun olarak hazırlanıp hazırlanmadığı denetlenmeli, bu hususları içermeyen eksik ve yetersiz denetim ile hazırlanan raporlara itibar edilmemelidir. Buna ilişkin Yargıtay’ın kararı şu şekildedir:
Davacı vekili, müvekkili şirketin borca batık olduğunu ve sunulan iyileştirme projesi uygulandığında bu halden kurtulabileceğini ileri sürerek, İİK nın 179. vd maddeleri uyarınca davacı şirketin iflasının 1 yıl ertelenmesine karar verilmesini talep ve DAVA ETMİŞTİR.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi ve kayyım raporuyla dosya kapsamına göre; davacı şirketin 31.07.2013 bilanço tarihi itibariyle 337.910,33 TL tutarında borca batık durumda olduğu, 31.07.2013 tarihi itibariyle davacı şirketin özkaynakları tutarının 10.081,61 TL olduğu, 300.000,00 TL olan sermayesinin tamamının ödendiği, iyileştirme projesinde belirtilen sermaye artışının yapıldığı, ne var ki Ortaklar Hesabının, Kasa Hesabı gibi işlendiği, birçok işlemin kasa hesabı yerine ortaklar hesabına kaydedildiği, şirket ortağı Fetiye Tek’in, şirketten birçok kez para çektiği, birçok kez de geri ödeme yaptığı, şirkete senet verdiği, bir çok kez de şirket adına harcama yaparak borcunu kapattığı, senedin niçin verildiğinin anlaşılmadığı ve bu işlemlerin açıklamalarının bulunmadığı, bu durum muhasebe sistemi uygulama genel tebliğine ve genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygun olmadığı, bilirkişi heyetine sunulan 30.11.2013 tarihli bilançoda özkaynak toplamının yanlış olduğu, bu yönler itibariyle davacı şirketin iflas ertelenmesine ilişkin talebinin iyiniyetli olmadığı, mahkemece alınan tüm iflas tedbirlerine rağmen, 4 aylık bir süreçte şirketin aktif toplamının alacaklılar zararına azaldığı, davacı şirketin aktiflerinin azalarak, 01.08.2013 – 30.11.2013 döneminde (4 ay) 100.588,78 TL zararının arttığı, şirket ortağının yaptığı bu işlemlerin iyileştirme projesiyle uyumlu olmadığı, işlemlerin dayanak belgelerinin ibraz edilmemesi nedeniyle bu işlemlerin gerçekliğinin ispata muhtaç olduğu, şirketin sunduğu iyileştirme projesinde Ağustos 2013 Aralık 2013 dönemi için 15.000,00 TL net kar öngörüldüğü ancak bilirkişi ve kayyım raporlarına göre 30.11.2013 tarihi itibariyle şirketin 586.958,06 TL zarar ettiği, bu verilere göre şirketin 2013 yılındaki hedeflerini tutturamayacağını gösterdiği, borca batık olan davacı şirketin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığı gibi, uygulanabilirliğinin de bulunmadığı, şirketin mali durumunun giderek daha da bozulduğu, borca batıktan kurtulma olasılığının bulunmadığı gerekçesiyle iflasın ertelenmesine talebinin reddine, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 426979 sicil nosuna kayıtlı Harmoni Gıda Maddeleri Sanayi ve Tic. Ltd. Şti ünvanlı şirketin iflasına karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, iflas erteleme istemine ilişkindir. İflasın ertelenmesi, borca batık durumda bulunan şirket tarafından sunulan; somut öngörüler içeren, ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi çerçevesinde bu durumdan kurtulması kuvvetle muhtemel bulunan kooperatiflerle sermaye şirketleri için öngörülmüş bir hukuki korunma yoludur (İİK’nın m.179). İflasın ertelenebilmesi için şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi kapsamında şirketin mali durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerekir (6102 sayılı TTK’nın m. 377, İİK’nın m.179 vd.). Mahkeme, İİK’nın 166/2 nci maddesine uygun ilan yapmalı, borca batıklık, 6102 sayılı TTK’nın 377 nci maddesinde gösterilen şekilde varlıkların rayiç değerine ve İİK’nın 178/1 inci madde ve fıkrasında belirtilen alacaklılar listesinde gösterilenlerle gerçek anlamda tespit edilebilecek diğer borçların tutarına göre belirlemelidir. Bunun için borçlu şirket tarafından mahkemeye ibraz edilen bilançoyla mali durumun iyileştirilebilmesi amacıyla şirket tarafından bildirilen proje üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, rayiç değerler ve yapılan araştırma ve inceleme sonucu elde edilen gerçekçi verilere göre bilirkişilerce yeniden oluşturulacak şirket bilançosu (borca batıklık bilançosu) da dikkate alınıp bir sonuca gidilmelidir. İflasın ertelenmesinin amacı, borca batık sermaye şirketinin mali durumunu düzelterek borca batıklıktan kurtulmasının sağlanmasıdır. Borca batıklıktan kurtulma ise tüm borçların ödenmesi anlamına gelmeyip, aktifin pasiften fazla olmasını ifade eder. Gerek borca batıklık ve gerek iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı hususunda (muhasebe ve işletme ekonomisi bilgisi özel ve teknik bilgi niteliğinde bulunduğundan ve hakimin bunları genel ve mesleki bilgisiyle çözmesi beklenemeyeceğinden) HMK’nın 266 ncı maddesinde gösterildiği şekilde bilirkişinin oy ve görüşüne müracaat edilmeli ve bu raporun da hukuka uygunluğunun hakim tarafından denetlenmesi gerekir.
Ayrıca, somut verilere dayalı, çelişmeyen öngörüler içeren, özellikle sermaye ve/veya karlılık artışını netleştiren unsurların varlığının, proje için vazgeçilmez hususlar olduğu gözden kaçırılmamalı; iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunun bu yolla tespiti cihetine gidilmelidir.
Hakim de bu raporla o konudaki özel ve teknik bilgi ihtiyacını giderebilmeli ve raporun hukuka uygunluğunu denetlemelidir. Projenin ciddi ve inandırıcılığı öncelikle ve özellikle sermaye ve/veya karlılığın ne şekilde arttırılacağı ve borca batıklıktan kurtulmanın ne şekilde sağlanacağı somut, belgelere dayalı ve gerçekçi bilgi ve öngörülerden yola çıkılarak tespit edilmeli, diğer proje unsurları için de bilimsel veriler değerlendirilmelidir.
Bir sermaye şirketinin borca batıklık bildiriminde bulunarak iflasını istemesi halinde, bu durumun mahkemece re’sen tespiti gerekir. Bu tesbitin yapılmasında, davacının sunduğu delillere ek olarak, mahkemece gerekli görülen diğer delillerin toplanması, bu kapsamda ilgisi görülen kamu kurumlarından alınacak bilgiler, yapılacak keşif ve mahkemece atanacak bilirkişilerce düzenlenecek raporlar da değerlendirilmelidir.
Borca batıklığın tespitinde sadece davacının kayıtlarına değil, varlıklarının rayiç değerlerine de özellikle bakılmalı, bu noktada, konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulmalıdır.
Dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir.
Açıklanan durum karşısında davacı şirketin mevcut kayıtları; mahkemece ulaşılabilecek tapu, trafik, sanayi ve ticaret odaları, ticaret sicil kayıtları gibi hakkında bilgi alınabilecek belgeler, varlık kalemlerinin rayiç değerlerine ilişkin uzman (teknik) bilirkişi görüşleri ve somut olay bakımından özellik arz edebilecek diğer verilerin toplanmasından sonra, konusunda uzman bir bilirkişi heyetinden alınacak teknik, detaylı ve denetime elverişli rapor sonucuna göre borca batıklığın yukarıda gösterilen ilkeler çerçevesinde tespitiyle varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. İflasın ertelenmesine karar verilebilmesi için, borca batıklık olgusunun öncelikle gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
Davacı şirketin borca batık olduğunun doğru olarak tespiti halinde; iyileştirme projesinin, bütüncül bir değerlendirmeyle, 6102 sayılı TTK’nın 377 nci maddesi kapsamında nakit sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri içerip içermediği, İİK’nın 179 uncu maddesi anlamında ciddi ve inandırıcı olup olmadığı ve HMK’nın 29 uncu maddesinde açıklanan dürüstlük kuralına uygun davranma yükümlülüğüne ve gerçeğe uygun bir biçimde hazırlanıp, hazırlanmadığı, eş deyişle, iyileştirme projesinde yapılacak olanların tek tek maliyetinin, hangi ekonomik kaynaktan sağlanacağı, her bir proje kaleminin zaman olarak en geç hangi tarihte yapılacağı, yapılacak olanların ayrı ayrı borca batıklık üzerindeki zaman ve oran olarak etkisinin somutlaştırılması ve böylece iyileştirme projesinin neden ciddi ve inandırıcı olduğunun ayrıntılı ve zaman içinde sayısal olarak, denetlenmeye elverişli nitelikte olması gerekmekte olup, bu özellikte olmayan iyileştirme raporlarına ve bunlara dayalı düzenlenen bilirkişi ve kayyım raporlarına göre ne iflasın ertelenmesine karar verilebilir ne de iflas erteleme talep eden şirket alacaklıları aleyhine sonuç doğuracak şekilde ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Mahkemece, bu niteliği haiz olmayan iyileştirme projeleri sunulduğunda iflasın ertelenmesini isteyen şirkete uygun bir süre verilerek, açıklanan özellikteki projenin sunulmasının ve soyut içerikli projenin somutlaştırılmasının sağlaması ve verilen sürede iyileştirme projesini sunmayan şirketin iyiniyetli olmadığı kabul edilerek, sadece borca batıklığı tespit ettirilerek, sonucuna göre KARAR VERİLMELİDİR. Açıklanan özellikteki iyileştirme projelerinin sunulması halinde alınacak bilirkişi ve kayyım raporlarından sonra talep halinde ve gerektiğinde, hüküm tarihine kadar sadece gerekli tedbirlere karar verilmeli ve tarihlerine uygun şekilde proje kalemleri yerine getirilmediği takdirde tedbirler kaldırılarak, iflasın ertelenmesi ve ihtiyati tedbir müesseselerinin kötüye kullanılmasının önüne geçilmelidir.
İyileştirme projesi, sadece şirketin mevcut işleyişinin devamı ve tedbir kararlarıyla borca batıklıktan kurtulabileceğine ilişkin olması nedeniyle 6102 sayılı TTK’nın 377 nci maddesindeki nakit sermaye konulması, dış kaynaktan nakit girişi, sermaye artışı, yeni ortak alınması, şirketin mevcut işleyişi sonucu şayet mümkün ise kar ve nakit akışı gibi nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri içermesi, İİK’nın 179 uncu maddesinde aranan ciddi ve inandırıcı özellikleri haiz olması gerekir.
Mahkemece önce, şirket varlıklarının rayiç değerlerinin ve bu kapsamda borca batıklığın tespiti, bu şartın yerine geldiğinin anlaşılması halinde de iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığının, somut verilere dayalı olarak, bilimsel şekilde değerlendirilmesi gerektiğinden, alanında uzman yeni bir bilirkişi heyetinden bilirkişi ve kayyım raporlarını, şirketin mali durumunu ve iyileştirme projesini açık ve somut dayanaklarla değerlendiren; açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınması, raporun sadece sonuç bölümüne değil, bütün kapsamına bakılması suretiyle bir karar verilmesi gerekir.
İflas erteleme davalarında, erteleme isteyen davacı şirketin mali durumunun mahkemece, yargılama sonuna kadar incelenmesi ve iyileştirme projesinin uygulanabilir olup olmadığının denetlenmesi gerekir. Diğer yandan, kayyımın görevlerinden biri de erteleme sürecinde şirketin mali durumundaki değişiklikler ve şirket yetkililerinin iyileştirme projesine riayeti konusunda mahkemeye bilgi vermektir. Kayyım raporlarında şirketin denetlendiği her döneme ilişkin aktif ve pasif durumunun ayrıntılı olarak açıklanması ve verilen ihtiyati tedbirlerle birlikte davacı şirketin mali durumunda düzelme olup olmadığı, iyileştirme projesinin uygulanıp uygulanmadığı ve borca batıklıktan kurtulma yolunda somut adımlar atılıp atılmadığı hususlarının ayrıntılı ve denetime elverişli olarak açıklanması gerekir. Mahkemece, kayyım raporlarının yukarıda açıklanan hususlar doğrultusunda hazırlanıp hazırlanmadığı denetlenmeli, bu hususları içermeyen eksik ve yetersiz denetimle hazırlanan raporlara itibar edilmemelidir.
Somut olayda, hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda şirket aktiflerinin rayiç değerlerine göre borca batıklık miktarı yeniden belirlenmediği gibi, “Ortaklar hesabına yapılmış olan kayıtların belgelerinin ve dayanaklarının olup olmadığı, şirket ortağı Fethiye Tek’in şirketten olan alacağının veya varsa borcunun kayyım tarafından denetlenmesi ve doğrulanması konusunda takdir mahkemenindir.” denilerek, hesap hareketleri konusunda daha ayrıntılı bir inceleme gerektiği belirtilmiştir. Öte yandan, 26.12.2013 tarihli ek bilirkişi raporunda davacının imzaladığı borç yapılandırma protokollerinin iyileştirme projesine katkısının ne olduğu tartışılmamış ve bu rapora davacı vekilince yapılan itirazlar yeni bir rapor alınmadan ve gerekçede usulüne uygun karşılanmaksızın yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Bu durumda, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun borca batıklığın tespiti ve iyileştirme projesinin samimiyeti yönünden yukarıda açıklanan ilkeleri içermediği ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı gözetilerek, davacı vekilinin hükme esas alınan bilirkişi raporuna itirazı karşılanıp, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, davacı şirket yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.07.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.
T.C. YARGITAY 23.HUKUK DAİRESİ
ESAS:2014/4438 KARAR:2015/5405 TARİH:13.07.2015
Bir önceki yazımız olan GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.