Blog

ipotekDava konusu olay, tapusuz olan taşınmazın Medeni Kanun’un 713.maddesi uyarınca tescili istemine ilişkindir.Dava konusu olan taşınmazın bulunduğu yerde karar tarihinden sonra, orman sınırlarını düzeltme çalışması yapılmıştır.Yapılmış olan bu orman sınırları düzeltme çalışmalarına ilişkin tüm tutanaklar ve haritalar getirtilmeli, dava konusu taşınmazın batısında bulunan P.7 içindeki arazinin tescili için Hasan veya zilyetliği devretmiş ise, devralan kişiler tarafından tescil davasının açılıp açılmadığı araştırılmalıdır. Tescil davası açılmış ise iki dosyanın birleştirilmesi için gerekli işlemler yapılmalıdır. Batısı için açılmış bir dava yok ise ya da halen derdest ise , 6831 sayılı kanunun 17/2.maddesi kapsamında kalıp kalmadığının da değerlendirilmesi gerekir. 6831 sayılı Kanunun 17/2.maddesi kapsamında kalıp kalmadığının da değerlendirilmesi gerekir. 6831 sayılı kanunun 17/2.maddesi uyarınca, devlet ormanlarının açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme,sökme,budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz.Buralara doğrudan doğruya Orman Yönetimince el konulur.Buna ilişkin Yargıtay’ın kararı şu şekildedir:

Davacı Ahmet Özgür, 12.12.2005 tarihli dava dilekçesinde; sınırlarını bildirdiği Hacıisaklı Köyü, Akdut Mevkiinde bulunan yaklaşık 15.000 m2’lik taşınmazın, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medeni Kanunun 713 üncü maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.

Mahkemece davanın kabulüne; Mersin İli, Silifke İlçesi, Hacıisaklı Köyü, Akdut Mevkiinde bulunan fen bilirkişisi Adnan Saz’ın 09.04.2009 tarihli rapor ve eki krokisinde (A) harfiyle gösterilen 21.639,96 m2’lik taşınmazın davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Kanunun 713 üncü maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 30.06.1981 – 30.06.1982 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu bulunmamaktadır. Taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 17/06/1973 tarihinde yapılmış ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihiyle davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.

Dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde karar tarihinden sonra, 4999 s. Kanunun 9 uncu maddesine göre orman sınırlarını düzeltme çalışması yapılmış, 17.07.2014 tarihinde ilan edilmiştir.

İncelenen dosya kapsamına göre, dava dilekçesinde davacı tarafından, yaklaşık onbeş dönüm taşınmazın adına tescili istendiği halde, kararda talepten fazlaya hükmedilerek, 21.639,96 m2’lik yer verilmiştir. Dairenin iade kararı üzerine ise fen ve orman bilirkişiler tarafından ortak düzenlenen krokide taşınmazın tahdit dışında kalan kısmının 16.177,54 m2 olduğu bildirilmiştir. Bu durumda, hükme esas alınan krokide, orman tahdidi içinde kalan bir kısım yerlerin de davacı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Bu durum usul ve kanuna aykırı olup, bozma nedenidir.

Dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde, karar tarihinden sonra, 4999 s. Kanuna göre orman sınırlarını düzeltme çalışması yapıldığından buna ilişkin tüm tutanaklar ve haritalar getirtilmeli, dava konusu taşınmazın batısında bulunan P.7 içindeki arazinin tescili için Hasan Hüseyin Irak veya zilyetliği devretmiş ise, devralan kişiler tarafından tescil davası açılıp açılmadığı araştırılarak, açılmış ise; bu iki dosyanın birlikte görülmesi gerekeceğinden dosya aslının getirtilmesi ve birlikte değerlendirilmesi gerekir. Batısı için açılmış bir dava yok ise ya da halen derdest ise, 6831 s. Kanunun 17/2 nci maddesi kapsamında kalıp kalmadığının da değerlendirilmesi gereki. 6831 s. Kanunun 17/2 nci maddesi uyarınca, Devlet Ormanlarının açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya Orman Yönetimince el konulur.

Kanun koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar, özel mülke dönüşüp tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları YARGITAY Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20-808/1039, 08.02.1999 gün ve 1999/7-22-43, 13.10.1999 gün 1999/8-689-822, 03.04.2002 gün ve 2002/8-230-261 ve 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşınmazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].

Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla yeniden yapılacak keşifte, 2 Eylül 1986 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54 üncü maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49 uncu maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanaklarıyla orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulamasıyla ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, 4999 s. Kanuna göre yapılan düzeltme haritası da uygulanarak bu çalışmaya göre taşınmazın durumu saptanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve açıklamalı kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanaklarıyla aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı Yönetmeliklerle Teknik İzahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritasıyla desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülmeli, 6831 s. Kanunun 17/2 nci maddesi kapsamında kalıp kalmadığı değerlendirilmeli ve taleple bağlı kalınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 26.02.2015 günü oy birliğiyle karar verildi.

 

T.C. YARGITAY 20.HUKUK DAİRESİ

ESAS:2014/10661   KARAR:2015/988  TARİH:26.02.2015

Bir önceki yazımız olan AYIPLI ARACIN İADESİ VE TAZMİNAT İSTEMİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.