Temyiz konusu husus çelişkili tanık beyanlarının sadece bir kısmına gerekçesiz bir şekilde üstünlük tanınarak hüküm kurulmasıdır.Yargıtay’ın gerekçelerde tutarlılık denetimini yapabilmesi için kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia , savunma ile mağdur ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin, hangi anlatımının ne gerekçeyle diğerine üstün tutulduğunun açık olarak hükmün gerekçesine yansıtılması ve mahkemece ulaşılan vicdani kanı sonucunda sanığın hangi fiillerinin suç sayıldığı açıklandıktan sonra kabul edilen bu fiillerinin hukuki nitelendirilmesinin yapılması gerekirken, açıklanan bu hususlara uyulmayarak gerekçesiz hüküm kurulması, tanık Emine’nin soruşturma aşamasında, sanığın katılanı bıçakla tehdit ettiğine ilişkin beyanda bulunmaması, tanık Anıl’ın ise aşamalardaki beyanında, bıçakla tehdidi doğrulaması karşısında olay yerinde bulunup dinlenmeyen tanık Demet’in tanık olarak dinlenerek kanıtların birlikte değerlendirilmesi, tanık anlatımları arasında çelişki çıktığı ve giderilemediği takdirde hangi anlatıma neden üstünlük tanındığı açıklanıp tartışılarak sonucuna göre sanığın hukuksal durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeyerek, eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi kanuna aykırıdır. Buna ilişkin Yargıtay’ın kararı şu şekildedir:
Yerel mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-Anayasanın 141, CMK’nın 34 ve 230. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının sanıkları, mağdurları, Cumhuriyet Savcısını ve herkesi inandıracak ve YARGITAY denetimine imkan verecek biçimde olması gerekir.
YARGITAY’ın gerekçelerde tutarlılık denetimini yapabilmesi için; kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunmayla mağdur ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin, hangi anlatımın ne gerekçeyle diğerine üstün tutulduğunun açık olarak hükmün gerekçesine yansıtılması ve mahkemece ulaşılan vicdani kanı sonucunda sanığın hangi fiillerinin suç sayıldığı açıklandıktan sonra kabul edilen bu fiillerin hukuki nitelendirilmesinin yapılması gerekirken, açıklanan bu hususlara uyulmayarak gerekçesiz hüküm kurulması,
2-Tanık Emine Karkaya’nın soruşturma aşamasında, sanığın katılanı bıçakla tehdit ettiğine ilişkin beyanda bulunmaması, tanık Anıl ‘ın ise aşamalardaki beyanında, bıçakla tehdidi doğrulaması karşısında, olay yerinde bulunup dinlenmeyen tanık Demet’in tanık olarak dinlenerek kanıtların birlikte değerlendirilmesi, tanık anlatımları arasında çelişki çıktığı ve giderilemediği takdirde hangi anlatıma hangi nedenle üstünlük tanındığı açıklanıp tartışılarak, sonucuna göre sanığın hukuksal durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeyerek, eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi,
3-TCK’nın 53/l-(c) maddesindeki hak yoksunluğunun sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,
Kanuna aykırı ve sanık Levent Yaldız’ın temyiz nedenleriyle tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 05.02.2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE KARAR VERİLDİ.
T.C. YARGITAY 4.CEZA DAİRESİ
ESAS:2013/3487 KARAR:2015/5937 TARİH:05.02.2015
Bir önceki yazımız olan KPSS YERLEŞTİRMESİNDE YABANCI DİL ŞARTI başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.