Blog

indirDanıştay 3. Dairesi

Tarih   : 03.10.2013

Esas No : 2011/991

Karar No : 2013/3859

VUK Md. 10

KANUNİ TEMSİLCİNİN SORUMLULUĞU

Türk Ticaret Kanunu’nun 511 ve 515. maddesi uyarınca, tescil ve ilan yapılana kadar iç işlem niteliğinde olan hisse devri nedeniyle vergi dairesine kanuni temsilcilik görevinden ayrıldığına ilişkin bir bildirimde bulunmadığı anlaşılan davacının, kanuni temsilci sıfatıyla sorumlu tutulmasında hukuka aykırılık bulunmadığı hk.  

İstemin Özeti: Davacının kanuni temsilcisi olduğu (…) Ltd. Şti.’nden tahsil edilemeyen amme alacağı için adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen 12.08.2008 gün ve 18649 sayılı ödeme emrine karşı dava açılmıştır. Vergi Mahkemesinin kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde; maddede belirtilen ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyen kanuni temsilcilerin varlıklarından alınacağının kurala bağlandığı, Mahkemelerinin ara kararı üzerine Bursa Ticaret Sicil Memurluğu’nca gönderilen belgelerden, davacının, 25.09.1997 tarihli ortaklar kurulu kararına göre 3 yıllığına şirket müdürü olarak seçildiği, 21.11.2001 tarihli ortaklar kurulu kararı ile 3 yıllık süre için uzatılarak 21.11.2004 tarihine kadar şirket müdürü olarak görüldüğü, tescil ve ilanı Ticaret Sicil Memurluğunca kabul edilmeyen 01.02.2002 tarihli ortaklar kurulu kararına göre şirket müdürlüğünden ayrıldığı, Türk Ticaret Kanunu’nun 38. maddesinde ticaret sicili kayıtlarının tescil ve ilan edilmedikçe üçüncü kişiler hakkında hüküm ifade etmeyeceği belirtilmekte ise de, davacının başvurusuna rağmen ticaret siciline tescil ile ilan edilmeyen ortaklar kurulu kararının vergi idaresi hakkında hüküm ifade edeceği, 01.02.2002 tarihli kararın tescil ve ilanı için kendi üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiği ve ortaklar kurulu kararının tescilini talep edebilecek konumda olan yeni şirket müdürünün ise söz konusu kararın tescil ve ilanı talebinde bulunmadığı ve davacının bu şahsın eylemsizliği sebebiyle sorumlu tutulması hakkaniyete uygun düşmeyeceğinden 2002 ila 2004 dönemi vergi borçlarının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda davacının şirket kanuni temsilcisi olmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle ödeme emri iptal edilmiştir. Davalı idarece, kanuni temsilcisi olduğu şirketin ödenmeyen vergi borcundan dolayı davacının sorumlu tutulmasının mevzuat gereği olduğu, takibe alınan kamu alacağının, davacının kanuni temsilcisi olarak görev yaptığı döneme ilişkin olması nedeniyle adına düzenlenen ödeme emrinde Yasa’ya aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Karar: Davacının kanuni temsilcisi olduğu (…) Ltd. Şti.’nden tahsil edilemeyen amme alacağının şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağı kalmaması nedeniyle davacı adına 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emrini iptal eden vergi mahkemesi kararı temyiz edilmiştir.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, kanuni temsilcilerin ödevlerini yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı kurala bağlanmıştır.

Türk Ticaret Kanunu’nun kamu alacağının ait olduğu dönemde yürürlükte bulunan 511. maddesinin 4. ve 7. bentlerinde; limited şirket ortak ve müdürlerinin her birinin ad, soyad, ikametgah ve tabiyetlerinin tescil ve ilan edileceği belirtildikten sonra 515. maddesinde mukavelede yapılan her değişikliğin de tescil ve ilan edileceği, mukavelenin değiştirilmesi hakkındaki kararların üçüncü şahıslar hakkında, tescil tarihinden itibaren hüküm ifade edeceği kurala bağlanmıştır.

Sözü edilen Kanun’un 511 ve 515. maddelerine göre ortaklık durumu ile şirketi temsile yetkili olanların değişmesi sonucunu doğuracak şekilde yapıldığı anlaşılan 01.02.2002 günlü devir işlemi; yetkili şahısların tescil ve ilan için başvuruda bulunmaması nedeniyle Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilmemiştir. Tescil ve ilan yapılana kadar iç işlem niteliğini taşıyan hisse devri nedeniyle davacının şirket ortaklığı ve kanuni temsilciliğinin sona erdiğinden bahsetmek mümkün değildir. Bu durumda şirketin alacaklısı konumunda bulunan vergi dairesine kanuni temsilcilik görevinden ayrıldığına ilişkin bir bildirimde de bulunulmadığının anlaşılması nedeniyle, şirketten tahsil edilemeyen vergilerin kanuni temsilcilik sıfatına dayanılarak davacıdan istenmesinde hukuka aykırılık bulunmadığından ticaret sicil memurluğuna yapılan başvuru yeterli görülerek ödeme emrinin iptali yolunda verilen vergi mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesinin kararının bozulmasına, oyçokluğuyla karar verildi(*).

Bir önceki yazımız olan SAHTE  VEYA MUHTEVİYATI  İTİBARIYLA  YANILTICI  BELGE KULLANMA FİİLLERİNİN SONUÇLARI başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.