Kredi çektikten sonra hayatını kaybeden kişilerin yakınlarına hayat sigortası poliçesi düzenleyen bankaların “Poliçenin sağlık bölümü boş bırakılmış, bu yüzden kredi bedelini üstlenemeyiz” gerekçesine Yargıtay verdiği emsal kararla dur dedi.
Eskişehir’de iki ayrı tüketici kredisi çektikten sonra organ nakli operasyonu geçiren ve kaptığı enfeksiyon sebebiyle hayatını kaybeden kişinin yakınları, kredi bedelini ‘poliçenin sağlık bölümü boş bırakılmış, böbrek yetmezliği hastası olduğunu bize bildirmemiş’ diyerek ödemeye yanaşmayan sigorta şirketi aleyhine tazminat davası açtı. Mahkemenin davayı reddetmesi üzerine son sözü söyleyen Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, düzenlenen kredi hayat sigortaları başvuru formunun matbu olarak düzenlenerek ölenin kimlik bilgileri dışında diğer kısımların doldurulmamış olması da değerlendirildiğinde sigorta ettirenin ihtiyaçlarından ziyade kredi veren kurumun, bankanın ihtiyaçları ve zorlaması ile ortaya çıkan bir sözleşme olduğuna hükmetti.
Eskişehir’de ikamet eden böbrek yetmezliği çeken bir kişi, 28 Mayıs ve 11 Haziran 2008 tarihlerinde iki ayrı tüketici kredisi çekti. Krediler karşılığında hayat sigortası poliçesi düzenlendi. 27 Aralık 2008’de organ nakli operasyonu geçiren tüketici, enfeksiyon kapması sonucu 14 Ocak 2009’da hayatını kaybetti. Tüketicinin eşi ve çocukları, kredi bedelinin ödenmesi için sigorta poliçesini düzenleyen şirkete müracaat etti. Şirket, ölen tüketicinin kredi çekerken kendilerine böbrek yetmezliği hastası olduğunu söylemediğini, poliçenin ‘sağlık’ bölümünün boş bırakıldığını belirterek ödeme yapamayacağını bildirdi. Bunun üzerine tüketicinin mirasçıları Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’ne müracaat ederek mağduriyetlerinin giderilmesini talep etti.
Mahkemede savunma yapan tüketici mirasçılarının avukatı, şunları kaydetti: “Tüketiciden kredi çekerken sağlık taraması ya da sağlık durumuna ilişkin belge istenmesi yönünde bir istekte bulunulmadı. Bu konuda hiçbir soru sorulmadı, sigortanın gerekli araştırma ve incelemeleri yapma yetkisi vardı. Davalı sigorta şirketinin prim farkını isteyerek ya da o oranda düşme yaparak ödeme yapabilecekken poliçe bedelini geri ödemeden cayma hakkını kullanması iyi niyetli bir davranış değildir. Tüketicinin ölüm sebebinin de kronik böbrek yetmezliği olmadığı, geçirdiği operasyon sonrasında kapmış olduğu enfeksiyon nedeniyle vefat ettiği, gerçekleşen bu rizikonun bildirim yükümlülüğünün ihlali ile bir bağlantısının bulunmadığı da ortadadır. Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile 7 bin 500 lira tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte ve ayrıca mirasçıların dava sonuçlanana kadar ödeyecekleri kredi miktarlarının davalıdan tahsiline karar verilmesini istiyoruz.”
Davalı sigorta şirketinin avukatı ise ‘Kredi Hayat Sigorta Başvuru Formu’nda sigorta ettirenin hastalığını beyan etmediğini, dolayısıyla poliçe kapsamında sigorta ettirenin Hayat Sigortası Genel Şartları’nın C.2.2 maddesi uyarınca beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığını, bu durum karşısında müvekkilinin yasal cayma hakkını kullandığını, savunarak davanın reddini istedi.
Bilirkişi raporu ve dosya içeriğine göre kararını açıklayan Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi, ölen tüketicinin Kredi Hayat Sigortaları Başvuru Formunun ‘Sağlık Beyanı’ başlıklı maddesindeki sağlık sorularına ‘evet’ ve ‘hayır’ seçeneklerinin işaretlenmediğine dikkat çekti. Poliçenin düzenlendiği 11 Haziran 2008 tarihinde tüketicinin kronik böbrek yetmezliği hastalığı olduğuna işaret eden mahkeme, tüketicinin ölümü ile hastalığı arasında illiyet bağının bulunduğu, davalının cayma hakkını kullanmasında haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verdi.
SÖZLEŞMEDE İRADE ÖZGÜRLÜĞÜ YOK
Mirasçıların temyiz müracaatı üzerine dosyayı yeniden değerlendiren Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, hayat sigortalarında bir kimsenin hastalığının nihai olarak sigortacının taşıdığı rizikoyu artıran bir husus olduğu hatırlatıldı. Sigortacının bu durumda ya hiç sigorta sözleşmesi yapmamakta ya da daha ağır şartlarla sigorta sözleşmesi yaptığına vurgu yapılan kararda şu ifadelere yer verildi: “Davaya konu kredi hayat sigorta sözleşmelerinde asıl amaç sigorta ettirenin bir ihtiyacının karşılanması olmayıp, bankanın kredi verdiği kişinin ölüm nedeniyle krediyi geri ödeyememesi nedeniyle maruz kalacağı riskin teminat altına alınmasıdır. Somut olayda, tüketici kredi sözleşmesinde müteveffanın (ölen tüketici) hayat sigorta yaptıracağının düzenlenmiş olması ve kredi sözleşmesinin yapıldığı banka şubesi tarafından düzenlenen kredi hayat sigortaları başvuru formunun matbu olarak düzenlenerek müteveffanın kimlik bilgileri dışında diğer kısımların doldurulmadığı ortadadır. Sigorta ettirenin ihtiyaçlarından ziyade kredi veren kurumun, bankanın ihtiyaçları ve zorlaması ile ortaya çıkan bir sözleşme söz konusu olduğundan sözleşmelerde görülen irade özgürlüğü bulunmadığı, ayrıca eksik beyanda bulunulması halinde sigortalının hangi yaptırımlara maruz kalacağının kendisine bildirilmemesinin bilgilendirme yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiği değerlendirilmeksizin yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle davacılar yararına bozulması gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davacılar yararına bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”
Bir önceki yazımız olan MALİ SUÇLARI ARAŞTIRMA KURULU GENEL TEBLİĞİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.