Yargıtay 18. HD. Kamulaştırma bedelinin tespiti davalarının sonuçlandırılma süreleriyle ilgili karara hükmetti. Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tesciline ilişkin olarak açılan davada, dava konusu taşınmaz Bakanlar Kurulu Kararı ile belirtildiği üzere fiilen meskun halde bulunmayan dolayısıyla arsa niteliğinde kabul edilemeyen bir taşınmazdır. Taşınmazın arazi olarak değerlendirilmesi gerekirken arsa olarak değerlendirilmesi doğru görülmemiştir. Ayrıca 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. Maddesine eklenen fıkra ile kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içerisinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirilmiştir. Yürürlük tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesinin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı beraber değerlendirildiğinde, yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten, karar tarihinde kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden hükmün bozulması gerekmiştir. Söz konusu davada, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm temyiz edilmiştir.
Kamulaştırma Kanununun 11. Maddesine göre, bedel tespit davalarında öncelikle kamulaştırılan taşınmazın değerlendirme tarihindeki vasfının, yani arsa veya arazi olduğunun belirlenmesi, arsa vasfındaysa değerlendirme tarihinden önce özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değeri, taşınmaz arazi vasfındaysa değerlendirme tarihindeki mevki ve şartlara göre olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri esas alınarak değeri belirlenmelidir.
Bakanlar Kurulu 28.02.1983 tarih 1983/6122 sayılı kararına göre, imar planında yer almayan bir taşınmazın arsa sayılması için, belediye veya müvacir alan sınırları içerisinde olmakla beraber, sunulan yol, su, elektrik, kanalizasyon, çöp toplama gibi belediye hizmetlerinden yararlanması gerekmektedir. Dava konusu taşınmaz fiilen meskun halde bulunmadığından belirlenen özellikler nedeniyle arsa niteliğinde değildir. Taşınmazın arazi olarak değerlendirilmesi gerekirken arsa niteliğinde kabul edilmesi ve buna göre değer belirlenmesi doğru değildir.
Anayasa Mahkemesi 19.12.2013 tarih 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa 35. Maddesiyle güvenceye alının mülkiyet hakkının ihlali anlamına geldiği, dolayısıyla, mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiğine hükmetmiştir. Ayrıca 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu 10. Maddesine eklenen 30.04.2013 yürürlük tarihli fıkra ile; kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içerisinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanacağı hususu düzenlenmiştir.
30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile, makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin karar beraber değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten, karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden hükmün bozulmasına oybirliği ile karar verilmiştir. (Yargıtay 18.HD. 2014/1834E.,2014/3341,25.02.2014)
Bir önceki yazımız olan TCK ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarının Kabul Edilen Üçüncü Bölümü başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.