Demokrasilerde protesto ve gösteri hakkı en tabi haklardan olarak kabul görmektedir. Zira demokrasiler, mevcut toplumsal talepler farklı şekilde dile getirebildikçe demokrasi olarak kabul edilebilirler. Bu bağlamda toplumsal hareket ve protestoların en doğal demokratik haklardandır. Son bir yıldır ülkemizde meydana gelen olaylarda 13 vatandaşımız polis mermisi, gaz bombaları veya fiziksel şiddet nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Anayasal güvence altında bulunan gösteri yürüyüşlerine katılan bu insanlara, güvenlik güçleri tarafından şiddet uygulanması ve silah kullanılarak müdahale edilmesi, kışkırtıcı ve kindar söylemlerin eseridir.
İnsanlar, demokratik haklarının ihlal edildiğini, özgürlüklerinin kısıtlandığını, işsizliğin arttığını, iletişim özgürlüğünün kısıtlandığını ve yaşam alanlarına müdahale edildiği düşüncesiyle ülkemizde son bir yıldır gerçekleştirilen protestolara destek vermişlerdir. Ancak vatandaşların haklı, özgürlükçü ve barışçıl bu talepleri dikkate alınmamış, bunun yerine polis demokratik bu talepler karşısında şiddet kullanmaya teşvik edilmiştir. Bu hususta polis ana görevi olan ‘vatandaşın can güvenliğini sağlama’ gayesinden ciddi anlamda uzaklaşmıştır. Kolluk kuvvetleri, vatandaşların şiddet içeren eylemleri karşısında dahi silah kullanmak yerine, eylemciyi kanunlar çerçevesinde etkisiz hale getirmekle mükelleftir. Kolluk kuvvetlerinin bedeni ve maddi güç bakımından imkanları da bunun için fazlasıyla yeterlilik teşkil etmektedir. Ülkede yaşanan kolluk kuvvetleri kaynaklı şiddet olaylarının ciddi anlamda artması karşısında hükümetin kışkırtıcı ve kindar söylemlerden kaçınarak bu bağlamda polisin silah kullanmasının alışkanlık haline getirilerek meşrulaştırılmasının önüne geçmesi gerekmektedir. Zira bu şekildeki söylemlerin yarattığı gerginlik, bazı emniyet mensuplarında öfke ve kin ile hareket etme etkisi yaratabilecek nitelikte olup, kargaşa ortamında eylemciye karşı kasti olarak zarar verme teşebbüsüne dahi yol açabilecek niteliktedir. Böyle bir ortamda, toplumsal gösteri ve protestoya müdahale edecek kolluk kuvvetlerinin mutlak surette silahsız olması gerekmektedir. Yaşanan olaylar göz önüne bulundurulduğunda, toplumsal olaylarda görev yapacak polislerin silah kullanımının sınırlandırılması gerekmektedir. Polisin, kanunda belirtilmiş istisnai haller dışında, direnişin derecesine göre eylemcileri etkisiz hale getirecek bedeni kuvvet ve maddi güç olanaklarını kullanmadan silaha başvurması hukuki değildir.
Bu amaç kapsamında 29.05.2014 tarihinde meclise sunulan kanun teklifi ile, toplumsal eylemler, gösteri ve yürüyüşlerde tedbir alacak ve müdahale edecek polislerin bedeni güç ve maddi güç kullanımının yeterli olacağı ve polisin silah taşımasının engellenmesi ile can kayıplarının azaltılması öngörülmüştür. Bu bakımdan 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu 16. maddesine ‘ancak toplumsal olaylarda, gösteri ve yürüyüşlerde görevlendirilen polisler silah taşıyamazlar’ ibaresinin eklenmesi amaçlanmaktadır.
Bir önceki yazımız olan Meclise Sunulan Soma Önergesi başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.