14.01.2014 tarihinde meclise sunulmuş olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile; emekli aylıklarının güncel şartlara uyarlanması, prim gün sayısını doldurmuş olmalarına karşın emekli olamayan yaş mağdurlarının emekliliğe hak kazanmasının sağlanması, asgari ücret altında çalışan işçiler için neredeyse maaşlarının yarısına tekabül eden GSS prim ödemelerinin düşürülmesi, kıdem tazminatlarının güvence altına alınması ve emekli aylığı almakta olan vatandaşların aylık maaş artışlarında milli gelir artışından pay almaları gibi radikal değişiklikler öngörülmüştür.
Sunulan teklifin en önemli noktalarından biri, prim gün sayısını doldurmuş olmalarına karşın emekli olamayan yaş mağdurlarının emekliliğe hak kazanmasının sağlanmasının düzenlenmesidir. Buna göre 506 sayılı kanun hükümlerine tabi olarak 08.09.1999 tarihinden önce sigortalı olanlardan erkek ise 9000 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası bildirmiş olanlar, kadın ise 7200 günlük malullük, yaşlılık, ölüm sigortası bildirmiş olanlar, 506 sayılı kanunun geçici 81. Madde hükümleri dikkate alınmaksızın, bu kanun teklifinin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde kuruma başvurmaları halinde yaşlılık aylılığından yararlandırılmalarının öngörülmesidir. Söz konusu teklif, özellikle 1999 yılından önce sigortalı olup sonradan çıkan yasa nedeniyle emeklilikleri yaş haddi yüzünden 3 ila 10 yıl arasında uzayan nerdeyse 5 milyon çalışanın mağduriyetlerini gidermek bakımından isabetli olmuştur. Söz konusu değişiklikten önce sigortalı olarak çalışanlar, 1999 yılındaki değişiklikle bir nevi kazanılmış haklarını kaybederek mağdur duruma düşmüşler ve emeklilik için fazladan beklemek durumunda kaldıkları için yeni işlerde çalışmakta zorlanmakta, sigortalı işlerde çalışamadıkları için de sağlık giderlerini dahi karşılayamamaktadırlar.
Sunulan teklif, bütçe gelirinde ayrılan paylar doğrultusunda oluşturulmuş değerlendirmeler esas alınarak hazırlanmış, bütçe nezdinde en yüksek payın sermaye sınıfına ait bulunması karşısında bu dengesizliği gidermek amacıyla değişiklikler öngörülmüştür. Yapılan bütçe incelemelerine göre 2014 bütçesi bakımından, halkın temel ihtiyaçlarına ayrılan paylarda herhangi bir artış gerçekleşmemiştir.
Teklif ile gündeme getirilen başka bir önemli değişiklik, işçi sınıfı ve sendikal hareketlerin önündeki engellerin, kağıt üstünde kaldırılmış olmasına karşın, bu engellerin fiilen varlıklarını sürdürmelerinden kaynaklı olarak, sendikal hareketlerin ve işçi sınıfının haklarını araması bakımından somut eylemler gerçekleştirmek, bu hareketlerin önünde duran engelleri ortadan kaldırmaktır. Teklifte öngörülen başka bir önemli nokta ise, iş güvenliğine gereken dikkatin gösterilmesi, işçi ölümlerinin önüne geçilmesi ve çocuk işçiliğin önüne geçilmesi adına zaruri olan somut tedbirler alınması ile ilgilidir.
Teklifte sunulan birinci madde ile, 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 55. Maddesinin değiştirilerek bağlanan gelir ve aylıkların TİK tarafından açıklanan bir önceki yılın tüketici fiyatları genel indeksindeki değişim oranı ile gayrisafi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla gelişme hızı oranında arttırılarak belirlenmesi öngörülmüştür. Düzenlenen başka bir maddede, kısmi süreli veya çağrı üzerine çalışanların eksik günlerine ait sigorta primlerini 30 güne tamamlanmasının zorunlu olacağı ve prim hesaplanmasında, günlük kazanç alt sınırının otuz günlük tutarının %6’sı olacağı ve işveren tarafından ödeneceği belirtilmiştir.
Teklifin dördüncü maddesi; emekli aylıklarının yerel tüketici fiyat artış oranı doğrultusunda hesaplanacağı, yeni hesaplanan aylık ile mevcut uygulanan aylık arasında fark bulunması halinde en yüksek aylığın ödeneceği ve her halükarda bu aylık miktarının 1,200TL’den düşük olamayacağı şeklinde düzenleme yapılması teklif edilmiştir.
Sunulan kanun teklifinin 8. Maddesi ile 5510 sayılı kanunun 68 ve 69. Maddelerinin yürürlükten kaldırılarak, vatandaşların katılım payı adı altında ek bir ücret ödemelerinin önüne geçilmesini öngörmektedir. Zira, Anayasamızın 60. Maddesine göre devlet yurttaşların sosyal güvenliklerini sağlamakla yükümlüdür. Bu çerçevede vatandaşların düzenli şekilde sosyal güvenlik kurumlarına ödemekte olduğu primlere ek prim teşkil edecek mahiyette ayrıca ödenen katılım payı uygulaması sosyal devlet anlayışıyla bağdaşmamaktadır.
Teklifin önemli bir noktasını da kıdem tazminatı ile ilgili öngörüler oluşturmaktadır. Bilindiği üzere, kıdem tazminatına alt-işveren işçileri genellikle hak kazanamamakta veya muvazaa nedeniyle yıllık çalışma şartını yerine getirememektedirler. Bir yıldan az çalışanların kıdem tazminatından mahrum olmasının önüne geçmek adına ‘bir yıldan az çalışsa dahi’ işçiye çalışmasıyla orantılı olarak kıdem tazminatı ödenmesi ve kıdem tazminatına getirilen üst sınırın toplu iş sözleşmesiyle arttırılması amaçlanmaktadır.
İşverenlerin iflası veya icralık olması durumunda mağduriyet yaşayan işçiler göz önünde bulundurularak, işverenin iflası veya işverene yönelik haciz durumunda, işçi alacaklarının masa alacakları, kamu alacakları, özel yasalarla kabul edilmiş imtiyazlı alacaklardan önce ödenmesi teklif edilmiştir. Zira, sayılan diğer imtiyazlı alacaklar ödendikten sonra geçimini genellikle yalnızca işçi ücreti olarak üzerinden sürdüren işçiler, bu durumdan doğrudan mağduriyet yaşamaktadırlar. Teklif, özellikle hileli iflas durumlarında yaşanan bu işçi mağduriyetlerinin önüne geçmeyi sağlayacak somut düzenlemeler yapılmasını ve işçi alacaklarının sayılan diğer imtiyazlı alacaklardan önce ödenmesini öngörmektedir.
Teklifin 13. Maddesi ülkemizde büyük sorun teşkil eden, çocuk işçi çalıştırarak daha fazla kar elde etme zihniyetinin önüne geçmek amacıyla düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre, Türkiye’nin ILO temel sözleşmelerinden olan 138 sayılı İstihdamda Yaşa İlişkin Sözleşme ve 182 sayılı Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesinin fiilen uygulanırlığını sağlayarak, ciddi anlamda denetimlerin yapılması ve kayıt dışı çalışmayla mücadele etmek amaçlanmıştır.
Teklifin düzenlemelerinden bir tanesi de, Mevcut Toplu Sözleşme Kanunu’nun en çok eleştirilen maddelerinden birisi olan ve halihazırdaki sendikaların büyük bir kısmının yaşadığı en büyük sorun olan işkolu barajı ve örgütlü olunan işkolundaki işçi sayısının %3’ünün örgütleme şartının kaldırılmasına yöneliktir. Teklife göre ILO Uzmanlar Komitesi 98 sayılı sözleşmeye uygunluk açısından işkolu barajının tamamen kaldırılması ve işyeri barajının çağdaş seviyelere ve ILO’nun tavsiyesine uygun olarak %30’a düşürülmesi öngörülmektedir.
Bir önceki yazımız olan TASARIYA GÖRE, DANIŞTAY ARTIK YÜRÜTMEYİ DURDURAMIYACAK başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.