Yurtdışında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının , yurtdışında yaptıkları boşanma işleminin Türkiye’de kabul edilmesi ve hüküm doğurması için; Türkiye’de Türk Mahkemelerinde tanıma ve/veya tenfiz davası açılması gerekir.
Son yıllarda hasta ve hasta yakınları tarafından sağlık personeline yönelik şiddetin artması nedeniyle sağlıkları ve yaşamları tehlike altında olan sağlık çalışanlarının hizmetlerinin gereği gibi yerine getirmelerinin ancak sağlıklı ve güvenli çalışma koşullarının sağlanması, şiddete yönelik eylemlerin faillerinin etkin yaptırımlarla karşı karşıya gelmeleri ve toplumun sağlık hakkına erişimin engellenmesine sebebiyet verenlerin bu sebeple cezalandırılması gerektiği düşüncesiyle Türk Ceza Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifi Meclis komisyonunda ele alınmaktadır. Teklif ile; sağlık personeline yerine getirdiği sağlık hizmetinin gereklerine aykırı davranma yönünde etki eden, baskı yapan veya her ne biçimde olursa olsun hukuka aykırı olarak sağlık personelini etkileme girişiminde bulunan kişilere iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilmesi, söz konusu eylemler sonucunda sağlık hizmetinin kesintiye uğraması durumunda bu cezaların yarı oranında artırılması ile sağlık personelinin bağımsızlık ve güven içerisinde çalışmasının hukuksal koruma altına alınması amaçlanmıştır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda değişiklik yapılmak suretiyle havale edilen temyiz dilekçesine mahkeme görevlilerince giderin alındığı kaydının düşülmesinin giderin ödendiğine kesin karine teşkil etmesini ve Avukatlık Kanunu’nda değişiklik yapılmak suretiyle Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre gayrimenkulün mesken olarak gösterilen bağımsız bölümlerinde avukatlık bürolarının kurulabilmesi öngören kanun teklifi TBMM’de kabul edilerek kanunlaşmıştır.
Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 66. maddesine göre toplu yapı; bir veya birden çok imar parseli üzerinde, belli bir onaylı yerleşim planına göre yapılmış veya yapılacak, alt yapı tesisleri, ortak kullanım yerleri, sosyal tesis ve hizmetler ile bunların yönetimi bakımından birbirleriyle bağlantılı birden çok yapıyı ifade etmekte olup toplu yapı kapsamındaki imar parsellerinin bitişik veya komşu olmaları şarttır. Ancak bu parseller arasında kalan ve imar planına göre yol, meydan, yeşil alan, park, otopark gibi kamuya ayrılan yerler için bu şart aranmaz.
Isı yalıtımı, ısıtma sisteminin yakıt dönüşümü ve ısıtma sisteminin merkezi sistemden ferdi sisteme veya ferdi sistemden merkezi sisteme dönüştürülmesi, kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğu ile verecekleri karar üzerine yapılır. Toplam inşaat alanı ikibin metrekare ve üzeri olan binalarda ise merkezi ısıtma sisteminin ferdi ısıtma sistemine dönüştürülmesi ancak kat maliklerinin sayı ve arsa payı olarak oybirliği ile alacakları karar ile mümkündür. Yapılacak ortak işlerin giderleri ise arsa payı oranına göre belirlenir.
Yeni Ticaret Kanunu’nun 64. maddesinde yapılan değişiklik ile “Yevmiye ile yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayının izleyen faaliyet döneminin üçüncü ayın sonuna kadar notere yaptırılacağı” hükmü; Yevmiye defterlerinin kapanış onayının izleyen faaliyet döneminin altıncı ayının sonuna kadar, yönetim kurulu karar defterinin kapanış onayının ise izleyen faaliyet döneminin birinci ayının sonuna kadar notere yaptırılabileceği şeklinde değiştirilmiş olup söz konusu hüküm 01.01.2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 11.04.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Yeni Borçlar Kanunu kapsamında 01.07.2012 tarihinden sonra işçinin işverenden alacağına ilişkin düzenlenecek ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurların tamamını taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüz olacaktır. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini göstermeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını içeren ödeme belgeleri ise ancak içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmünde sayılmakta olup, bu halde de ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur. Ayrıca öngörülen bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanıyla ilgili olup, kanun hükmüyle işçinin fesihle muaccel hale gelen haklarının ödeme tarihi ertelenmiş değildir.
İcra ve İflâs Kanunu Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 21. maddesi ile UYAP’ın kullanılması esasları yeniden düzenlenmiştir. Buna göre icra mahkemeleri, icra ve iflâs dairelerinin iş süreçlerindeki her türlü veri, bilgi ve belge akışı ile dokümantasyon işlemleri, bu işlemlere ilişkin her türlü kayıt, dosyalama, saklama ve arşivleme işlemleri ile uyum ve işbirliği sağlanmış dış birimlerle yapılacak her türlü işlemler UYAP ortamında gerçekleştirilecektir. Hâkim, icra müdürü, icra müdür yardımcısı, icra kâtibi ve diğer personel iş listesini günlük olarak kontrol etmek ve süresinde yerine getirmekle yükümlü olup, mahkemelere ve icra ve iflâs dairelerine fizikî olarak verilen ve gönderilen her türlü evrak, elektronik ortama aktarılarak UYAP’a kaydedilerek ve ilgili birime gönderilecektir. Taraf ve vekilleri ile diğer ilgililer, güvenli elektronik imza ile imzalamak suretiyle UYAP vasıtasıyla mahkemeler veya icra ve iflâs dairelerine elektronik ortamda bilgi ve belge gönderip takip açabilecek, icra iflâs dairelerinde yapılacak sorgulamalarda vekil ile takip edilen dosyalarda, aynı konu hakkında Adalet Bakanlığı tarafından belirlenecek sürelerde sorgulama yapılması talep edebilecek, UYAP Avukat Portal üzerinden ise her zaman sorgulama yapılabilecektir. Ayrıca yönetmelik ile taraf veya vekilleri tarafından elektronik ortamda yapılan işlemlerde sürenin gün sonunda biteceği, fizikî ortamda yapılan işlemlerde süre mesai saati sonunda biteceği belirtilmiş olup, elektronik ortamda yapılacak işlemlerin, ertesi güne sarkmaması açısından saat 00:00’a kadar tamamlanması zorunlu tutulmuştur.
11.04.2013 tarihli Resmi gazetede yayınlanan 6455 sayılı kanunun 77. maddesiyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 584. maddesine eklenen fıkra ile; Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkarlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkarlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkarlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmayacağı hüküm altına alınmıştır.
Performans düşüklüğü nedeniyle işveren tarafından yapılan fesihlerin geçerli ve hukuka uygun fesih sayılabilmesi için; işçinin üstleneceği işin tanımı ve her bir pozisyon için ayrı ayrı belirlenen işyerine özgü performans ölçüm kriterleri ve hedefleri önceden işçiye tebliğ edilmiş olmalıdır. Söz konusu kriterler ve hedefler belirli, özel, ölçülebilir, başarılabilir, makul ve zamanı belli olmalıdır. Bilimsel, teknik ve objektif olarak hazırlanan performans değerlendirme sistemi bulunmalıdır. Ayrıca işçiye performans değerlendirmesine karşı itiraz hakkı tanınmış olması, düşük performansın alınan tedbirlere rağmen bir süre devam etmesi ve makul düzeye ulaşmamış olması, işveren tarafından işçinin başka yerde istihdam imkanı olup olmadığının araştırılmış olması ve son çare olarak feshe başvurulmuş olması gerekmektedir.
Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasına göre ‘olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır’ ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un ‘Bireysel başvuru hakkı’ kenarbaşlıklı 45. maddesinin ikinci fıkrası da ‘ihlale neden olduğunu ileri sürülen işlem, eylem ya da için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir’ hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvurularda tüm kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesi’nin de bu konuda emsal kararları bulunmaktadır.
648 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin ‘Parlamenter demokrasi ve kuvvetler ayrılığı ilkesini kabul eden Anayasanın 7 nci maddesinde “yasama yetkisi”, Türk Ulusu adına TBMM’ne verilmiş ve bu yetkinin devredilemeyeceği açıkça belirtilmiştir. Bunun tek istisnası, Anayasanın 91 inci maddesinde Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesidir. Bu istisnai yetkinin “yetki devri” niteliğine bürünmemesi için, Anayasa Mahkemesi’nce de belirtildiği üzere, KHK çıkarma yetkisinin “önemli, ivedi ve zorunlu” durumlarda verilmesi, ayrıca bu koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Siyasal iktidarın sayısal çoğunluğa dayalı olarak yasama organına egemen olduğu, İçtüzük uyarınca muhalefetin yeterince konuşamadığı ve dolayısıyla yasaların 3-5 gün içinde çıkarılabildiği bir ortamda, Bakanlar Kurulu’na KHK çıkarma yetkisi verilmesi, anayasal kuralın amacı ve özüyle bağdaşmamaktadır‘. şeklinde yapılan iptal başvurusu oy çokluğu ile reddedilmiştir.